23 Aralık 2010 Perşembe

Kandırıldık ! Shakespeare Diye Biri Yokmuş !

Bu blogu yazmaya başladığımda sadece İngiliz Edebiyatı anlatacağım diye çıktım yola. Ama sonra, aslında anlatacağım başka hikayelerde olduğunu keşfettim, yoldan saptım.
İyi de oldu aslında. Daha yönlü bir blog oldu ElayZa. Ama madem “Başta ingiliz edebiyatı olmak üzere, hayata dair aklınıza gelebilecek her konu “ dedik, o halde artık Shakespeare’den bahsetme zamanıdır, ne dersiniz ?
William Shakespeare

Ne kadar çok duydunuz adını değil mi?
Belki çoğunuz onu sadece oyun yazarı olarak biliyor, sonelerinden haberi dahi yok. Hatta belki bazılarınız roman falan yazdığını bile sanıyor olabilir.
Oysa ki yok öyle birşey.  Hiç yazılmış romanı yoktur Shakespeare’in. Trajedi, komedi, şiir ve soneleriyle meşhur olmuştur. Ve her biri o kadar etkileyicidir ki, burada anlatmak için hangi birini seçerim, nasıl anlatırım bilemiyorum.
O yüzden ben size Shakespeare ‘in oyunlarından, sonelerinden bahsetmek yerine onun hayatıyla ilgili bilmediğinizi düşündüğüm bir kaç olay anlatacağım.

Mesela Sheakspeare geçen gün manken bir genç kızın söylediği gibi 1900 lü yıllarda yaşamamıştır:) 1564 yılının nisan ayında, Stratford-upon Avon adlı İngiltere’nin küçük sevimli bir kasabasında, tam da aşağıdaki evde doğmuştur.

Çoğu insanın düşündüğü gibi üniversite de okumamıştır William Shakespeare. O nedenle günümüzde, bu kadar düzgün bir dille, bu kadar kusursuz eserleri yazmış olması kafalarda soru işareti oluşturur. Hatta ingilizler hala William Shakespeare ‘in aslında paravan bir isim olduğu ve tüm bu eserlerin Francis Bacon, Thomas Moore ya da en güçlü aday Edward de Vere’e ait olduğu konusunda tartışır dururlar.
Öyle ya, babası kasap olduğu söylenen, üniversiteye bile gitmemiş, daha 18 indeyken, kendinden 8 yaş büyük bir kadınla evlenerek, o yaşta çoluk çocuğa karışmış her adamın harcı değildir, neredeyse tüm dünyayı kasıp kavuran 150 yi aşkın sone  ve 30 küsür oyun yazmak.
Bu kadar kusursuz bir ingilizceyle, dünyanın tüm üniversitelerinde ders diye okutulan eserler çıkarmak...
Üstelik  16.yy’da , Kraliçe Elizabeth yönetimindeki İngiltere’de,  kitap ve baskı makinelerinin bolca bulunduğu, kolaylıkla kayıt tutulabildiği bir dönemde,  hayatına dair çok az yazılı kanıt bulunmasıda, Shakespeare ‘in paravan bir isim ya da kişi olduğunu destekler nitelikte.

Kendi el yazısı ile yazmış olduğu oyunlarının dışında, araştırmacıların, bir özel mektup ya da günlük bulamaması da cabası. Bırakın mektup ya da günlüğü, tek bir satır dahi bulunamamış Sheakspeare'e ait.                                       
Oysa insan böyle usta bir yazardan geriye, sevdiklerine yazmış olabileceği mektuplar, pek çok yazı ya da karalamalar kalmasını bekliyor. Yazıya bu kadar aşık bir adam, illa ki başka birşeylerde yazmıştır diyor.

Hiç mi bir evrak imzalamamış ?

Yok.
Bunun dışında bir diğer enteresan olay ise, Shakespeare’in anne  babasının, eşinin ve çocuklarının okur yazar olmaması.

Anne ve babası ya da karısının okuma  yazma bilmemesi belki size garip gelmez ama yazı yazmayı ibadet kabul etmiş, yazmak konusunda bu kadar yetenek sahibi  bir insanın çocuklarına okuma yazma öğretmemesi de şaşırtıcı değil mi sizce ? Hiç mi çocuklarının, eserlerini okumasını istememiş ya da çocukları “Yahu bu adam ne yazıyor ?” diye, hiç mi merak etmemiş ?
Peki böyle bir şey olabilir mi ?
Buradaki tezlerin dışında diğer iddaalarıda araştırırsanız aslında olabileceğini görürsünüz.
Ama ben inanmak istemiyorum.

Derslerde hocalarımızdan adını duyduğumuzda  heyecanlanıp, hazır ola geçtiğimiz düşünülürse, bu ismin aslında sıradan bir isim olma gerçeğiyle de yüzleşemem, olmaz :)
Fakat diğer taraftan da ingilizceye neredeyse 1000 küsür yeni kelime kazandırmış, eserleri kusursuz anlatımından dolayı tüm dünyada şaheser olarak kabul edilmiş ve milyonlarca kez sahnelenmiş bir adamın dil eğitimi almamış, liseyi zorla bitirmiş hatta belki bitirememiş bir adam olması da şaşırtıcı.
Yine de ben defalarca okumaktan bıkmadığım Othello’yu, Venedik Taciri’ni, Macbeth’i bir başkasının yazmış olabileceğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum.   
Ya siz ?
Sanırım aynı dili konuşuyoruz.
O halde ey araştırmacılar, gidin başka bir kimliği araştırın. Mesela Helin Avşar, Hülya Avşar’ın kızı mı yoksa kardeşi mi, bunu bulun. Buradan çıkacak sonuç bizi yıkmaz ama diğer konu dağıtır be kardeşim !

Shakespeare'in mezarı

Herkese Sevgiler, Z.

11 yorum:

  1. Bizim gibi edebiyatla uğraşanlara yıkım olur tabii ama bizim Türk halkında Helin Avşar daha büyük yaralar açar bence. Mesela öyle bir durumda 6 ay kendine gelemeyecek insanlar tanıyorum ben. :D:D

    YanıtlaSil
  2. Hahhaha hakkaten o daha büyük olay olur :))

    YanıtlaSil
  3. Hehe çok güldüm ya :) Yoruma güldüm yani :) Bu arada olabilir diye huylanmadım değil ama adam öleli 500 sene geçmiş yani o zamanki koşulları tam olarak bilemiyoruz ki.

    YanıtlaSil
  4. :))) ben arastırmaların baya bır kısmını yazmadım burada tamamını okusan cok sasırırsın.Ama tabi yinede temennim boyle birşeyin olmamasından yana :)

    YanıtlaSil
  5. edebiyatın zor duvarını tatlı anlatımınla herkeslere geçiriyorsun, başarılar

    YanıtlaSil
  6. ahh cok tesekkur ederım , cok mutlu oldum :)

    YanıtlaSil
  7. Bilmediğim çok şeyi öğrendim, hem de sıkmayan bir anlatım diliyle. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  8. Boyle tanımadıgım ınsanlardan guzel yorumlar gelınce cok mutlu oluyorum :) gercekten cok tesekkur ederım sevgılı Pelın.

    YanıtlaSil
  9. Merhaba,
    Bu güzel yazı için uzun bir yorum yazmıştım ama yorumu gönderirken pc kapandı ve tekrar yazmaktan üşendim...

    Güzel bir yazı yazmışsın, parmaklarına sağlık...


    aşk&gri

    YanıtlaSil
  10. Merhabalar,
    Cok tesekkur edrım yorumun ıcın , yalnız uzun yorumuda merak etmedım degıl :)

    Tekrar cook tesekkurler :)

    YanıtlaSil
  11. Aahh,çok güldüm, biz de Shakespeare dersinde tartışmıştık, kendi mi yazdı, başka birinin mahlası mıydı yoksa bir beyin takımı mı üretti bunları diye? hatırlattığınız için teşekkürler :)

    YanıtlaSil