24 Nisan 2011 Pazar

BU KARTLAR ÇİÇEK AÇIYOR!

Çok sevdiğim bir aile dostumuz Facebook'ta beni bir tebrik kartı resminde etiketleyince, şöyle bir göz ucuyla bakıp, bu kartların yer aldığı grubuda ayıp olmasın diye beğenip, Facebook'tan çıkmıştım. Muhtemelen o sırada, ya arkadaşlarımla derin bir sohbete dalmıştım, ya iş yerinde çalışıyordum ya da dizi falan seyrediyordum herhalde, bilemiyorum. Ama boş boş oturmadığıma eminim. Öyle olsa, bu kartların farkını mutlaka görür, burada da kesinlikle paylaşırdım.


Nitekim geçen gün aklıma gelince üşenmedim, açtım internet sitesini, inceledim ve inanamadım. Ne de olsa; görünüşte bu kartlar hepimizin bildiği normal tebrik kartlarıydı fakat bir özelliği, onları diğerlerinden ayırıyordu. Bu kartlar, toprağa ekip, suladığınız zaman çiçek açıyordu! Hayır, sandığınız gibi şaka yapmıyorum, gerçekten onlar ağaçtan kağıt değil, kağıttan ağaçlar ve çiçekler üretiyorlardı.


Yılbaşı tebrik kartlarından tutun da, davet ve kutlama kartlarına kadar, hatta kartvizitler, kitap ayraçları, cd sunum kapları ve masa takvimlerine kadar herşey, size göre işlevini tamamladığında, eğer onları toprağa ekerseniz, rengarenk çiçekler açıyor.












Kartların yanında nasıl ekim yapacağınızı ve ne kadar süre boyunca sulamanız gerektiğinin de yazdığını hatırlatayım. Özellikle doğaya önem veren pek çok büyük şirketin tercihi olan bu kartları, sizde sevdiklerinize gönderebilirsiniz.


Ben en çok takvim olanları beğendim çünkü o yıl bittiğinde, o takvimler çöpe gitmek yerine,  toprağa ekilebiliyor. Çok ama çok güzel bir fikir, öyle değil mi?


İşte bu yüzden, sizde sevdiklerinize, bu çok özel kartlardan göndermek isterseniz, TohumKart'ın internet sitenize hemen bir göz atın derim. Hem doğayı korumak için, hem de alışılmışın dışına çıkıp, sevdiklerinize farklı bir hediye sunmak için...
 Internet sitesi için; TIKLA
Facebook sayfası için; TIKLA


Sevgiler,
Z.

20 Nisan 2011 Çarşamba

İçki Lambaları

Benim gibi içkiyle pek arası olmayanların dahi beğeneceğini düşündüğüm bu içki lambalarını http://www.bunlardanistiyorum.com/  sitesinden 69 TL' ye satın alabilir, içki içmeyi seven arkadaşlarınıza hediye edebilirsiniz.

Bu arada "Eee ısıdan dolayı cam çatlamaz mı?" diyenlere küçük bir not: Merak etmeyin, bu şişeler sizin tekelden aldıklarınızdan değil, tamamen ısıya dayanıklı camdan yapılmış özel üretimler. Yani gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.

Ben en çok ilk resimdekini beğendim, ya siz?






"TÜRKAN" MAYIS AYINDA VİZYONDA


Türkan Saylan ismini, profesör olduğunu, cüzzam hastalığına çare bulduğunu uzun zamandır bilsem de, aslında bu harika kadını gerçekten tanımam bir yıl öncesine dayanır. Ne de olsa, Ayşe Kulin’in Türkan kitabıdır bana Türkan Saylan’ı gerçekten tanıtan;  hayatını, yaşadıklarını, cüzzam hastalarına çare olmak uğruna katlanmak zorunda kaldıklarını ve aslında nasıl bir hayat hak edip, ne kadar farklı bir hayat yaşadığını…
Kitabı okurken öğrendim ki; bu kadın tüm zamanını mesleğine ve insanlığa adayıp, kendisine vakit ayıramadığı için kocasından dayak yemişti. Ve yine aynı kadın, yediği tokadı hazmedemeyip, güçlü bir kadın gibi davranarak, çocuklarını, siyasi olaylara rağmen, babasız büyütme kararı vermişti.
Okumaya devam ettim ve yorgun argın geldiği gece nöbetlerini, ne zor şartlar altında araştırmalar yaptığını, üstelik devlet tarafından önüne konan binlerce engeli öğrendim.
Bir gün hocalarıyla birlikte hastaneyi gezerken, hastanenin bir bölümünde kaderlerine terk edilmiş olan cüzzam hastalarını fark ettiğini ve diğer öğrenciler hastalara yaklaşmaya dahi çekinirken, onun çoktan bu hastalara yardım etmeyi kafasına koyduğunu öğrendim. 
Başkalarının hastalığına çare olurken, kendi hastalığına çare bulamadığını, zaten onu ölüme götürecek olan bu hastalığın, çok da umurunda olmadığını öğrendim.
Şehir dışından tedavi olmak için gelen ve kalacak yerleri olmayan hastalara kendi evinin kapısını açtığını, onlara iş bulduğunu, çocuklarını okuttuğunu öğrendim.

Maddi yetersizlikler yüzünden okuyamayan diğer çocuklar için, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ni kurduğunu öğrendim.
Ve ben, ne yazık ki, hastalığının son günlerinde, polisler tarafından evi basılan, yine de ses etmeyen bu insanın, nasıl vatan haini ilan edildiğini öğrendim.
Okudukça öğrendim, öğrendikçe ağladım. Kitabı bitirip arkama yaslandığımda ise, nasıl boş bir hayat yaşadığımı farkedip, utandım.
Yani diyeceğim o ki; çok çok güzel anlatmış Ayşe Kulin, hepinize şiddetle tavsiye ederim.
Kitabın dışında burada bahsetmek istediğim asıl konu ise mayıs ayında vizyona girecek olan “Türkan” filmi. Polislerin, bu değerli kadının evini basarken çekilen sahnelerinden oluşan fragmanı izlerken, hem gözlerim doldu, hem de müthiş bir sinir tüm benliğimi sardı. 
Ne yaparlarsa yapsınlar, umarım, bu değerli insanı tanımamızı sağlayacak daha çoook filmler yapılır, çoook kitaplar yazılır.
Dediğim gibi, güçlü oyuncu kadrosuyla "Türkan" mayıs ayında vizyonda.
Her Türk gencinin, gidip, görüp izlemesi dileğiyle…

Filmin fragmanı için;  TIKLAYIN

Sevgiler,Z.

8 Nisan 2011 Cuma

Evlenmedik. Sadece Sevgiliyiz !

Biz Türk milleti gerçekten ilişki denilince farklı birşey algılıyoruz bence. Birisiyle çıkmaya başladığımızda evlendiğimizi falan sanıyoruz, öyle davranıyoruz. Ailelerimizde öyle. Sanki yeni bir ilişkiye başlamamışız da, evlenmişiz mübarek. Yok artık demeyin çünkü abartmadığımı siz de biliyorsunuz :) 

Anneleri düşünün mesela. 

Erkek arkadaşlardan damat, kız arkadaşlardan gelin diye söz ederler.“Ne iş yapıyor?”diye de sorarlar, kız eğer misal, avukatsa, “Ohh ne güzel avukat eşin olacak.” derler. Aynı şey erkekler için de geçerlidir tabi. Ne demek” Avukat eşin olacak” ? Evlenmedik ki biz, sadece bir ilişki yaşıyoruz. Yok, anlamazlar.

Gerçi çiftlerde öyledir.. İlla gelecekle ilgili hayaller kurulacak, sevgilin psikopatlık derecesinde sahiplenilecek, kıskançlık adı altında karşındakine hayat zindan edilecek. Kız ,erkek arkadaşlarıyla görüşmeyecek, erkek de kız arkadaşlarını defterden silecek. Bu neredeyse çevremde gördüğüm bütün ilişkilerde kanun, yasa. 

Bitti mi? Bitmedi..

Mc.Donald’s ta elele sipariş verip, sonra tepsiyi tek elle tutarak, diğeri ile de sevgilisinin elini tutmaya çalışanlar, Facebook profilinde henüz ilişkinin başlarında bilmem kim, bilmem kimle evli diye ilişki modunu değiştirenler.. Daha evlenmeden birbirine karım, kocam diye hitap eden arkadaşlarım var benim. 

Sevgilisinin soyadıyla kendisine e-mail hesabı açan nice kızlar.. Kız arkadaşına başka erkekler yaklaşmasın diye, uyduruk bir teneke parçasını yüzük diye alıp, üstüne bir de kızı ,takması için zorlayan nice erkekler... 

Merak ediyorum bu insanlar evlenmeye bu kadar meraklılarsa neden evlenmiyorlar? Daha bu yaşta ne evliliği diyorlarsa, neden o zaman sevgilileriyle sanki evlenmişler gibi bir ruh haline bürünüyorlar. Yok daha askerlik var, hem maddi açıdan daha hazır değiliz gibi nedenlerse evlenmemelerine sebep, o zaman aceleleri ne yine anlamıyorum. Madem hiç birşey hazır değil şuan ve bunlar hazır olduğunda zaten evleneceksiniz, o zaman sevgili olmanın tadını çıkarsanıza, anı yaşasanıza. Zaten ölmez sağ kalırsanız, üstüne bir de birbirinize deli gibi aşıksanız, bir 50 yıl kadar evli kalacaksınız. O halde bu acele niye:) 


Fotoğraf: Crysheis


Bakın ne diyeceğim.. Bence sevgili olmak çok güzeldir, biryandan istediğiniz anda çekip gidebilme özgürlüğü tanır size, bir yandan da delicesine bağlanma hakkı. Ve bence sevgili olmak, hem sevgili üzerinde hak iddaa etme, hem de aslında hiç bir hakkın olmama durumudur ki insana kaybetme korkusu yaşatır, o nedenle de ayrı bir heyecanlıdır. 

Yanlış anlaşılmasın, karşı olduğum şey aslında evlilik değil, sadece sevgiliyken evliymiş gibi davranmak bana komik geliyor. Çünkü,şimdi sevgilinizin verdiği o yüzüğü takınca, ileride takacağınız yüzük sizin için sadece daha pahalı bir yüzük olmayacak mı? 

Zaten evlenmeden önce taktığınız için o yüzüğü, bence sizin için ayrı bir anlamı kalmayacak. Yada ilişkiniz boyunca sevgilinize kocam yada karım diye hitap ettiğiniz sürece, evlendikten sonra o kelimelerin sizin için ne anlamı kalacak? 

Evli gibi davranmaya bu kadar meraklı yaşıtlarım için söylüyorum; Sevgili olmak birkaç yıl sürer, evlilik ise ömür boyu. Kıssadan hisse, ömrünüzde evliliğe nazaran çok daha az yaşayabileceğiniz şu bir kaç yılınızın tadını çıkarın bence. Sonra “çooook” ararsınız. 

Bu yazıyı theFemme e dergideki köşem için yazmıştım, oradan okumak isteyenler için ;


Oh be blog alemine geri döndüm, herkese merhabaaaaa:)

Z.