10 Kasım 2010 Çarşamba

Evet, Atatürk Rakı İçerdi , Ama...

           Bu sabah işe gitmek için evden çıktığımda saat tam 9 a 2 vardı. Garip bir heyecanla bekledim o 7 dakikanın geçmesini. Çocukluğumdan beri Atatürk için şehrin dört bir yanından yükselen siren sesleri ağlatır beni. Yine gözümden bir damla yaş akacağını bile bile bekledim.Bu düşünceler içerisinde dolmuşa doğru yürürken farkettim ki 5 dakika daha geçmiş. O vakit garip bir stres kapladı içimi, uzaklardan biryerlerden duyulan siren sesleri eşliğinde hayatım boyunca hiç görmediğim, dokunmadığım ama varlığını kalbimde taşıdığım bu asil adamın ölümü için birkez daha kahroldum.Ve ben kahrolurken, gözümden yine bir damla yaş aktı...

         Bugün internette, televizyonlarda, radyolarda Mustafa Kemal Atatürk için paylaşılan pek çok yazı okuyacak yada dinleyeceksiniz. Bende size farklı bir yazı sunuyorum, Atatürk için "İşi gücü rakı içmekti." diyen o kendini bilmezlerin biryerde denk gelip okuması dileğiyle...


         Gençliğinde kot pantolon giyememiş. Sevgilisinin elinden tutup hasılat rekorları kiran bir sinema filmine gidememiş. Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş. Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej esliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu. Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a ayak basan ayağında, spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş. Kazandığı her savaştan sonra savaş sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş. Tarih kitaplarına bakılırsa, Yunanlıları İzmir'den denize döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar. Ülkesinde yapacağı devrimleri, unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayarı olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!

Atatürk için üzülüyorum. Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, İsmet Pasa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti. Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı. Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı. Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel, sonra tek kadınla evlilik sistemini getir... Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip içip rock yapmak, babasının mercedesini alıp söyle bir Emirgan turu çekmek dururken...


Bunları yapmadı Atatürk...
Keyif çatmadı...
Tüm hayatini ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...

ISTE ONUN IÇIN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK!
HER FIRSAT ELINDE VARDI.
O ISE SADECE BU MILLETIN BAGIMSIZLIGINI ISTEDI.
BÜTÜN SUÇU İSE 2 KADEH RAKI IÇMEKTI...

ANLAYANA...

5 yorum:

  1. Kesinlikle bu yazıya katılmamak elde değil, abuk subuk konuşanlara güzel ve doğru bir cevap.

    YanıtlaSil
  2. Bencede öyle, umarım bir yerlerde denk gelip okurlar.

    YanıtlaSil
  3. Ben bu yazıyı görmemiştim, dün tavsiye üzerine okudum. Ve aklımdan geçenleri buraya yazamıyorum maalesef ki. Yazarsam başıma bir şeyler gelir büyük ihtimalle.

    Ama,

    Bazılarının anlaması gereken bir şey var. Nasıl ki onlara göre Atatürk'ün zamanı geçtiyse, onların çok severek, sayarak takip ettikleri "yöneticilerinin" de zamanı geçecek! Kazık kakamayacaklar en tepeye!

    Anlayana...

    YanıtlaSil
  4. Zamanlarının geçeceği günü bekliyoruz sabırsızlıkla Mertcim . Umarım o gunlerı gorebılırız !

    Buarada tavsiye üzerine derken ?=)

    YanıtlaSil
  5. Bu yazıyı paylaşabildiğim yerde paylaşıcam ve Atatürk'e laf atanların bunu okumalarını ısrarla isticem.

    Dediğin gibi elinde her imkan vardı; ama onun tek amacı milletinin bağımsızlığıydı.

    Ama boş kafalar işin sadece kendi ilgilerini çeken tarafına odaklandıkları için(yani rakı-makı vs vs.) bunu göremiyorlar.Ama yakında elbet anlarlar.

    YanıtlaSil