20 Mayıs 2011 Cuma

Büyük Birader Seni İzliyor!

George Orwell...
Tanır mısınız?
Kendimi bildim bileli kitap okumama rağmen, üniversitenin son yılında tanıştığım bu muhteşem yazar, hayatımda okuduğum en çarpıcı roman "1984" ile beni kendisine hayran bırakmıştı.


Okulda postmodern roman dersinde bu kitabı okuyacağımızı öğrendiğimde, ders çıkışı kitabı gidip almış, şöyle bir başını okuyunca da, kesin sıkıcı bir kitap diye sızlanmaya başlamıştım. Oysa okulda boş bir kitabın okutulmayacağını hatırlamam gerekirdi. Nitekim okumaya başlayıp bir 15 sayfa ilerleyince elimde tuttuğum bu romanın, diğerlerinden çok farklı olduğunu anlamıştım. Sonuçta, koskoca ingilizce kitabı, iki günde bitirdim, okula gitmeye dahi üşenen ben, bu romanın analizlerini yaptığımız dersleri kaçırmadım ve bir kez daha okuduğum bölüme hayran kaldım. Hal böyle olunca da üşenmedim, kitabı size tanıtmayı bir borç bildim fakat dersten hatırladığım yorumları bir başka yazıya sakladım. Ne de olsa; her bir sayfasında yorumlanacak pek çok öğe barındıran bu kitabın analizleri en az 3 post olur. O nedenle bunları da vakit bulur bulmaz paylaşacağımı hatırlatıyor ve kitabın konusuna geçiyorum. İşte 1984...

Kitap "Big Brother is watching you!" ( Büyük Birader seni izliyor) cümlesiyle başlıyor. Başlangıçta bunun ne demek olduğunu anlayamıyorsunuz ama bir kaç sayfa sonra bu büyük biraderin, ülkede hüküm süren totaliter rejimin başı olduğunu, ülkenin her tarafında tele ekranların ve mikrofonların yer aldığını görüyor; tüm bunların ise devletin, vatandaşlara bir paranoya yaşatarak, onları suç! işlemekten alı koyma çabası olduğunu farkediyorsunuz. Burada suçun yanına bir ünlem işareti koyuyoruz çünkü Orwell'ın yarattığı bu ütopik ülkede "suç" eşittir "herşey" demek. Örneğin; cinsellik suç, aşık olmak suç, hükümet hakkında bırakın olumsuz bir yorum yapmayı, aklınızdan olumsuz birşey geçirmek dahi suç. Zaten düşünce polislerinin kol gezdiği bu ülkede, düşüncenin kendisi en büyük suç.


İşte ülkenin her yerinde Büyük Birader seni izliyor yazılı pankartların asılı olması, insanların totaliter rejimin varlığını hatırlamaları için bir uyarı niteliği taşıyor. Tele ekranlar ve mikrofonlar arasında (evlerde dahi) sürekli izlendiğini düşünerek yaşayan ve bunu düşündüğünü belli etmemeye çalışan vatandaşlarda bu nedenle büyük bir korku ve paranoya baş gösteriyor. Çünkü etrafınızdaki herkes düşünce polisi olabilir ve yaptığınız ya da söylediğiniz herşey sizi ölüme götürebilir. Devlet insanlar üzerinde öylesine bir baskı kuruyor ve insanların beynini öylesine güçlü yıkıyor ki; bir gün küçüçük bir çocuk, babasının devlet hakkında söylediği olumsuz bir söz yüzünden, onu düşünce polislerine ihbar edebiliyor.


Ülkede hakim olan rejim öylesine baskın bir hal alıyor ki; dildeki sözcük sayısı azaltılarak, insanların birşeyi farklı yollardan anlatmaları engelleniyor ve düşüncenin sınırları çiziliyor.


Ve vatandaşların hiç biri bu duruma sesini çıkaramıyor, herkes olayların farkında fakat bir zamanlar zorla doğru olduğuna inandırıldıkları şeyleri artık onlarda benimsiyor. Neden? Çünkü büyük birader onları izliyor!

İşte geçmiş olayların kaydedildiği belgeleri, kitapları ve hatta gazeteleri partinin çıkarları doğrultusunda değiştirmekle görevli bir parti üyesi olan kitabın kahramanı Winston Smith, böylesine bir düzende yaşıyor. Ve artık içten içe bu baskıdan bıkan Smith, birgün işleyebileceği en büyük iki suçu işliyor: Düşünüyor ve aşık oluyor. Sonrasında ise...

Burada kesiyorum ve tüm kalbimle size yalvarıyorum: BU KİTABI OKUYUN! :)
Sevgiler,
Z.

7 yorum:

  1. Zeynep'cim bu kitapla ben de üniversite yıllarında tanışmıştım ve okurken hem hayranlık hem de şaşkınlık içerisinde kalmıştım. Aslında bugün bakılınca ütopik gibi gözükebilen bu düzenin realist bir şekilde uygulanabilir olması şaşkınlık içinde bırakmıştı beni (bugün de izleniyoruz aslında ve aynı 1984'teki gibi sebepsiz nedensiz düşündüğü için mahkum edilebiliyor ülkenin aydınları Bkz. Türkan Saylan).Kitapta anlatılan insanların zorla kabul ettikleri düzenin nefeleri olması ve hükümetin çizdiği sınırlanın öncesini bile hatırlamamaları karşısında da dehşete düşmüştüm. Ne iyi etmişsin bu kitabı tanıtmakla, analizinin devamını heyecanla bekliyorum canım :)))

    YanıtlaSil
  2. Gizem'cim ben de senin gibi çok şaşırmıştım kitabı okurken. Bence ikimizinde şaşırmasının nedenlerinden biri George Orwell'ın bu kitabı 1948'de yazmış olduğu halde, geleceği bu kadar iyi görebilmesi. Bu kadar iğneleyebilmesi ve bu kadar güzel gönderme yapabilmesi. Okulda hocamızın yaptığı analizleri duysan bayılırsın, Orwell'a bir kez daha hayran kalırsın:) İlk fırsatta burada paylaşacağım. Öpüyorum seni canımm.

    YanıtlaSil
  3. Bu kitabın o dönemde yazılmış olmasına rağmen dünümüze tabiri caizse 'curk' diye oturması beni çok şaşırmıştı diyebilirim. Harelde yazar o dönemde kapitalizmin bu kadar bu kadar büyüp her alanda bizi kuşatacağını fark etmiş diye düşünüyorum

    YanıtlaSil
  4. senle bu kitabin muhabbetini yaptigimizi hatirladim, ve ben de bununla beraber, Sir Thomas More'un Utopia kitabiyla sure gelen utopik roman geleneginden, Aldous Huxley'in Brave New World kitabini tavsiye etmek istiyorum bir kez daha.

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Mahmut ÇOKO; ben de seninle aynı fikirdeyim, farketmemiş olmasına imkan yok.

    Serroo, Utopia kitabını okumuştum yine okulda. Diğerini bilmiyorum ama mutlaka okuyacağaım.

    YanıtlaSil
  6. bu kitabı şu anda okumaya yeni başlamış olmaktayım ve ben de analiz ediyorum. "büyük birader seni izliyor." u iletişim açısından değerlendirip bunun etkilerinin neler olduğunu yine sınıfta sunacağım. (aslında bu kitabı yine bu açıdan okuyacaktım ama bu konuda dersimiz ve bu tarzda araştırma olunca hocamızdan bu konuda talepte bulundum ve kabul edildi)

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Ozan,

    Biz de okulda bu kitabı işlediğimiz için elimde yeterince analiz var. Arzu edersen seninle paylaşırım. Sevgiler
    Zeynep

    YanıtlaSil