Dünkü konsept salaş bir balıkçıydı. Bu nedenle Akın Balık'tan bahsettik, bugün ise Eleos'tayız...
Sezen
Aksu, “Kalbim Ege’de Kaldı” adlı şarkıyı boşuna yazmış olamaz. Hepimizin kalbi,
bir tatil dönüşü, bir şekilde Ege’de kalmıştır. Kimimiz masmavi denizini
özlemişizdir şehre dönünce kimimiz mis gibi kokan begonvillerini… Kimimiz ise
rakı balığın hayat bulduğu, insana huzur veren küçük restoranlarını
özlemişizdir, Ege’nin. Eğer siz de kalbi Ege’de kalanlardansanız; gelin sizi,
İstanbul’un göbeğinde, Ege’yi yaşatacak bir mekânla, Eleos’la tanıştıralım.
Eski
bir balıkçı köyü olan Yeşilköy’ün ara sokaklarından birinde, bir Katolik kilisesinin
karşısında, eski bir av köşkünde konumlanan Eleos; mavi-beyaz kareli
örtüleriyle, pencerelerinin önündeki mavi cumbalarıyla ve elbette ki içeriden
süzülen Rum ezgileriyle, tam bir Ege balıkçısı. Buraya Ege balıkçısı dememizin,
başka nedenleri de var. Mekânın sahibi Aleks Karaköse, Rum komşularıyla çokça
vakit geçirdiğinden, Rum mutfağının kıyıda köşede kalmış tüm gizli tatlarını
biliyor. Bu sayede de Eleos’un menüsünde, Türk mezelerinin ve Yunan
lezzetlerinin yanı sıra, nefis Rum mezeleri de bulunuyor. Anlayacağınız,
Ege’nin her köşesinden bir lezzet var burada. Mekânın dekorasyonu da, Ege’ye
özgü zira. Ayda en az iki kez Yunanistan’a giden Karaköse, mekânın tüm
dekorasyonunu, oradan satın aldığı objelerle tamamlamış. Duvarlarda, masaların
üzerinde; yani gözünüzün iliştiği her yerde, Ege’ye ait inanılmaz güzel
detaylar var. Ve bu detaylar, önünüze gelen nefis lezzetlerle birleşince, gerçekten
de kendinizi bir Ege balıkçısındaymışsınız gibi hissediyorsunuz.
Peki,
Eleos’ta ne gibi lezzetler var? Bir kere masaya oturduğunuz anda, size; uzo,
limon ve esmer şekerden yapılma bir yunan içkisi olan “Sfinaki” ikram ediliyor.
Ardından ise, öneriler ardı ardına gelmeye başlıyor. Mezeler, gerçekten birbirinden lezzetli. Özellikle,
patlıcandan, haydariden bıkıp yeni bir şeyler denemek isteyenler için; çok
fazla seçenek var. Şahsen biz, garsonlar tarafından önerilen ıstakoz
kavurmaya, saganakiye ve köri soslu ahtapota bayıldık. Özellikle, bir Rum
mezesi olan saganakiyi, mutlaka ama mutlaka tatmalısınız. Aynı şekilde, istiridye
kabuğunda servis edilen deniztarağını da mutlaka deneyin. Bu arada
hatırlatalım; bu mekân, son derece cömert bir mekân! Çünkü aralarda, masanıza; mantar
ızgara, kabak tava, asma yaprağına sarılı hellim peyniri ikram olarak geliyor.
Üstelik yemek sonrası, çikolata şelalesi, sakızlı fırın helva ve limon sorbeden
biri de yine ikram. Şahsen biz, limon sorbeyi tercih ediyoruz ve tercihimizden
son derece memnun kalıyoruz.
Kalamar ızgara |
Deniz tarağı |
Saganaki |
Köri soslu ahtapot |
Menüye
dair tüm merakımızı giderdikten sonra, bu kez, mekânın sahibi Aleks Karaköse ile
biraz sohbet etmeye başlıyoruz. Bu güler yüzlü adam, her ay en az iki kez,
Yunanistan’da bulunan Thasoss adasına giderek; kalamardan ahtapota,
zeytinyağından kekiğe kadar, dükkânın tüm mahsulünü oradan getirdiğini
anlatıyor bize. Ardından ise, bu durumun, Eleos’un tam anlamıyla bir Ege
balıkçısı olmasında önemli bir rol oynadığından bahsediyor. Bu noktada
kendisine, deniz manzarasının eksikliğini hissedip hissetmediğini soruyoruz. Karaköse,
başını “Hayır.” anlamında sallıyor. Bir de burayı akşam gelip görmemiz
gerektiğini, karşı kilisenin ışıkları da yanınca burada muhteşem bir ambiyans
oluştuğunu; insanların, kendilerini sanki Yunanistan’daki ara bir sokakta yemek
yer gibi hissettiklerini söylediğini anlatıyor. Gözlerimizi kapatıp şöyle bir
hayal ettiğimizde, gerçekten de kilisenin buraya bambaşka bir hava katmış
olduğunu fark ediyoruz. O sırada, başka bir şeyi daha merak ediyoruz. Sahi,
Eleos ne demek? Karaköse, mekânı açmaya karar verip de etrafı incelemeye
geldikleri bir gün, karşı kilisedeki bir grup Yunan turistin ellerini havaya
kaldırarak “Eleos!” diye bağırdıklarını duymuş. Yanlarına gidip sorduğunda, “eleos”un,
Yunanca’da “merhamet” demek olduğunu öğrenmiş ve o anda restoranın adına karar
vermiş. Ancak sunduğu lezzetler, gecenin sonunda, midenize merhamet etmiyor; o
kadar çok doyuyorsunuz ki çareyi, yemek sonrası Yeşilköy sahilinde bir tur
atmakta buluyorsunuz. En azından, biz öyle yaptık.
Mekândan
ayrılırken; bugüne dek “En İyi Meyhane”, “En İyi 10 Turistik Restoran” dâhil
pek çok ödül toplayan Eleos’a, biz de tam not veriyoruz.
Tlf: (0212)
663 39 11
Mekânın Künyesi
Müzik
Mekânda,
Rum müzikleri çalıyor. Rembetika’nın insanı sarhoş eden ezgileri, hafif hafif
kulağınıza çalınıyor. Bu noktada, ufak bir hatırlatma yapalım; Eleos’ta,
önümüzdeki günlerde rembetika günleri düzenlenecek. Ayda bir ya da iki defa
gerçekleştirilecek olan bu günlerde, Yunanistan’dan gelecek olan bir rembetika
ustası sahne alacak.
En çok tercih edilen lezzetler
Fıstıklı ahtapot, köri soslu balık, limonlu sorbe,
saganaki, ıstakoz kavurma.
Kapanış saati
Müşterinin
kalkış saatine göre, kimi geceler 01.00’da kimi geceler ise 02.00’da kapanıyor.
Kuver ücreti
4
TL
Rezervasyon
Mutlaka
yaptırmanız gerekiyor.
Ulaşım
Deniz otobüsüyle Bakırköy’e gidip, oradan taksiye binebilirsiniz.
Kişi Başı Ödeyeceğiniz Ortalama Ücret
80 TL
Bilmeniz gerekenler
“Yeşilköy,
bana uzak.” diyenler için hatırlatalım; Eleos’un, bir de Beyoğlu’nda bir şubesi
var. Üstelik yeni açılan bu mekânda, sizi eşsiz bir deniz manzarası bekliyor!
Otopark
Yok
Not: Bu yazı, tarafımdan, Esquire Dergisi için yazılmıştır.
Fotoğraflar: Uluç Özcü
Pazartesi günü, Balıkçı Sabahattin'de buluşmak üzere,
Sevgiler...
Açım ve canım çekti:)
YanıtlaSil