Eminönü’nden
Ahırkapı’ya doğru giderken, Belediye Binası’nın sağından giriyorsunuz ve birden,
kendinizi 1930’lu yılların ortasında buluveriyorsunuz. Yani İstanbul’un,
İstanbul olduğu zamanlarda… Dar sokaklarında top oynayan çocukların, iki katlı
evlerin, dükkânının önünü süpüren esnafın ve en önemlisi de korna gürültüsü olmayan
sokakların olduğu zamanlarda… İşte Balıkçı Sabahattin, tam da böyle bir resmin
içinde konumlanmış. 1927 yapımı bir köşkte hizmet veren mekânın hikâyesi, yaklaşık
20 yıl önce Sabahattin Bey’in babasının var olan köfteci dükkânını bir balıkçıya
çevirmesiyle başlıyor. İlk başta, bu binaya taşınmadan önce birkaç sokak
arkada, yalnızca iki masanın yer aldığı küçücük bir dükkânda işe koyulan aile,
ardından işleri büyütüyor ve Osmanlı mimarisine sahip bu görkemli binaya
taşınıyor. Mekânın kapısında, sizi o günlere götüren bir tekerlekli araba
karşılıyor. İçeri girdiğinizde ise bir çıkmaz sokak ve bu sokağa dizilmiş ahşap
masa ile sandalyeler…
Hemen sağ tarafta iki farklı alan dikkatimi çekiyor. Babasının
yokluğunda mekânın işletmesini üstlenen Serkan Bey, mekânın artık kendilerine yetmediğini
ve dolayısıyla büyümeye gittiklerini anlatıyor. O sırada kapıdan içeri giren
bir turist kafilesini görünce ne demek istediğini daha iyi anlıyorum. Bu öğle
saatinde bile içerisi bir hayli dolu. İçimden, bir de burayı akşam görmek gerek
diye geçiriyorum… Akşamları tepedeki renkli ampullerin yandığı, hafif caz ve blues
ritimler ile şen kahkahaların doldurduğu bu mekân, ayrı bir atmosfere sahip
oluyor, belli. Balıkçı Sabahattin’e yalnızca bilenler geliyor, ne de olsa mekân
çok da merkezi bir yerde değil. Haliyle, şöyle bir geçerken keşfetmeniz de pek
mümkün değil. Yine de mekân, hem hafta içi hem de hafta sonu dolup
taşıyor.
Balıkçı
Sabahattin’in sırrı ne diye soracak olursanız; bu mekânın, işini severek yapan
insanların elinde olması diye cevap verebilirim. O kadar ki; mekânın sahibi Sabahattin
Bey, 60 küsur yaşında olmasına rağmen restoranın her şeyiyle hala kendi
ilgileniyor, utanıp sıkılmadan tuvaletleri bile kimi zaman kendi temizliyor. Onun,
işini bu denli sahiplenmesi de başarıyı getiriyor…
Balıkçı
Sabahattin’in bir sırrı da, açıldıkları günden bu yana aynı aşçılarla yola
devam ediyor olması. Mekânın, aşçıları gibi değişmeyen bir ilkesi daha var; zeytini
ve zeytinyağı illaki Mudanya’dan geliyor. Balıklar ise günlük olarak balık
halinden ve Galatasaray Burnu’ndaki olta balıkçılarından alınıyor.
Mekanın
en güvendiği lezzeti midyeli pilav. Lezzetine nail olduğumuz bu pilavı, yolunuz
Balıkçı Sabahattin’e düştüğü takdirde mutlaka denemelisiniz. İlk lokmada
tarçınla midyenin mükemmel birleşimini tadıyor, garsona “Aynısından bir tane
daha!” dememek için kendinizi zor tutuyorsunuz. 2000 yılının ilk üç ayında The
New York Times’a haber olan bu pilav, mekânda en çok beğendiğimiz tat oluyor.
Aynı şekilde roka, nane, beyaz peynir, karides ve balzemik sostan oluşan
Sabahattin Salata ile fener kavurma da nefis bir lezzet, muhakkak tavsiye
ediyoruz. Tabii bir de lakerda var ki; Balıkçı Sabahattin, o lezzeti de kendine
has püf noktalarıyla sahiplenmiş. Önümüze şık bir sunum eşliğinde gelen
lakerda, damağımızda yumuşacık ve çok da tuzlu olmayan bir tat bırakıyor.
Haliyle bu lezzete de tam not veriyoruz.
Midyeli pilav |
Sabahattin Salata |
Balıkçı
Sabahattin de yediğiniz bir şeyi beğenmeme ihtimaliniz neredeyse sıfır. İşin
içine bir de yılların tecrübesiyle harmanlanmış bu keyifli atmosfer, güler
yüzlü ve işinin ehli garsonlar da girince Balıkçı Sabahattin kısa sürede
“en”lerinizden oluyor. Bizden söylemesi…
Tlf: (212) 458 18 24
Mekânın Künyesi
Müzik
Jazz
- Blues (Yine de çok özel müşteriler için mekânın üst katındaki bir oda
kapatılıp, arka mahalleden birkaç roman getirtildiği de oluyor. Haberiniz
olsun!)
Öne Çıkan Lezzetler
Midyeli
pilav, fener kavurma, lakerda, Sabahattin salata.
Kapanış Saati
24.00
Kuver Ücreti
5
TL
Rezervasyon
Gerekli,
hatta şart!
Otopark
Yok
Ulaşım
Mekânın
hemen arkasında tren istasyonu var. Eğer treni tercih etmezseniz, vapurla
Eminönü’ne gelip, taksiyle de devam edebilirsiniz.
Kişi Başı Ortalama Ödeyeceğiniz Fiyat
90
TL
Bilmeniz Gerekenler
Mekâna
GPRS ile gelmeye çalıştığınızda karşınıza Yenikapı’da bir adres çıkıyor. Mekân
yetkilileri bu durumu düzeltmeye çalışmış; fakat bir türlü başaramamışlar. Bu
nedenle siz siz olun, kendinizi Ahırkapı yerine Yenikapı’da bulmak
istemiyorsanız, en azından şu sıralar GPRS’e güvenmeyin.
Not: Bu yazı, tarafımdan, Esquire Dergisi için yazılmıştır.
Fotoğraflar: Uluç Özcü
merak ettim ist.da yapılacaklar listesinin başına geldi bile ...
YanıtlaSil:)) Kesinlikle doğru tercih!
Sil